‘Bizler başarı kazandıkça sporda cinsiyet algısı da kırılıyor’

Daha 6 yaşındayken dedesi vesilesiyle gönül veriyor tekvandoya. 26 yaşına geldiğinde artık iki dünya şampiyonluğu var. Sevdiği spor için bir de okul açıyor, çocuklara tekvando eğitimi veriyor. 2022 yılında Avrupa tekvando şampiyonu, 2023 ve 2025’te de üst üste dünya tekvando şampiyonu olan Merve Dinçel Kavurat, 2024 Olimpiyat Oyunları’ndan sonra zorlu günleri nasıl atlattığını anlattı: “Kendime ‘En iyisi sensin, bir kere yaptın,
bir kez daha yapabilirsin’ dedim.”

– Tekvandoya kaç yaşında başladınız, bu spora nasıl gönül verdiğinizi anlatır mısınız?

Ankara, Mamak’ta doğdum. Çok hareketli ve yerinde durmayan bir çocuktum. Yaşıtım kız çocukları oyuncak bebeklerle oynarken ben mahallenin abileriyle sokakta futbol, simit gibi oyunlar oynuyordum. Bir gün dedem pazardan dönerken sokakta doboklu (tekvando forması) çocuklar görüyor, merak edip yanlarına gittiğinde çocukların tekvando yaptığını öğreniyor. “Bu spor tam Merve’ye göre” diyor. 6 yaşımdayken amaç enerjimi atmam ve okuldan artakalan vakitlerde bir sporla uğraşmamdı ama ben bunu biraz daha ileri taşıdım. Dünya ve Avrupa şampiyonalarında altın madalya kazandım. Dedem o gün o spor salonunun önünden geçmeseydi belki ben de şu an karşınızda olamazdım.

‘Dibi gördüm diyebilirim

– Kadınlığı tekvandoyla bağdaştıramayan oldu mu, negatif yorumlar aldınız mı bu konuda?

Hayatta her şey tozpembe değil. En başta olumsuz tepkiler de oldu. Ama ailem her zaman benim yanımdaydı. Sporun çok özel bir gücü var. Spor birleştirir, iyileştirir ve geliştirir; sporun cinsiyeti yok. Bizler başarı kazandıkça ve ülkemizdeki spor kültürü geliştikçe sporda cinsiyetçilik algısı da kırılıyor. Ülkemizde artık bu düşüncelerin çok daha az olduğunu ve spor bilincinin geliştiğini düşünüyorum.

– Üst üste iki kez dünya şampiyonu oldunuz. Bu size kendinizi nasıl hissettiriyor?

Bakü’den sonra Wuxi’de de İstiklal Marşımızı tüm dünyaya dinletmenin verdiği his paha biçilemez. 2024 yazında Paris’te gerçekleşen Olimpiyat Oyunları’na çok büyük hedeflerle gittim. Amacım kürsüye çıkmaktı, benden beklenen de bu şekildeydi ama olmadı. İlk olimpiyat tecrübem hiç de istediğim gibi geçmedi. Zor zamanlardı. Dibi gördüm diyebilirim. Ama düşmeden kalkamazsınız. 1,5 yıl sonra yeniden dünyanın zirvesine çıktım. Bu anın hayalini hep kuruyordum.

– En büyük motivasyon kaynağınız nedir?

Benim en büyük motivasyonum hayallerim ve ilham olabileceğim onlarca kız çocuğu. “Merve yaptıysa biz de yapabiliriz” demeleri ve hayallerinin peşinden yola çıkmaları benim için çok kıymetli. Yorulduğum anlarda kürsüde kendimi hayal ediyorum, o zamanlar aklıma geliyor ve yeniden mücadeleye başlıyorum. Sürdürülebilirliğin en büyük anahtarı insanın hayallerine olan inancı diyebilirim.

– Antrenmanlarınız ve yeme düzeniniz nasıl?

Tekvandoda farklı sikletler var. 2025 Dünya Tekvando Şampiyonası’na bir önceki şampiyonadan farklı olarak 53 kiloda katıldım. Önceden 49 kiloydum. Yarışma döneminin dışında 54-55 kilo civarında oluyordum ama yarışma yaklaştıkça kilo vermem gerekiyordu. Bu sancılı bir süreçti. Şimdi normal kiloma yakın bir siklette dövüşüyorum. 49 kiloda dövüştüğüm dönem üç adet protein barla günümü geçirdiğim zamanlar oluyor. Şöyle düşünün; tartıda 49 kilonun 10 gram bile üzerine çıkarsanız diskalifiye ediliyorsunuz. Bu büyük bir stres. Bu yüzden kilo verme noktasında özel bir program uyguluyorum.

– Sizi en çok zorlayan dönem hangisiydi ve nasıl atlattınız?

2024 Paris Olimpiyatları’ndan sonraki dönem benim için çok zorlayıcıydı. Her zaman kariyer yapbozumun son parçası olarak nitelendirdiğim olimpiyatlardan madalyasız ayrılmak benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. O süreçte de kendimi her zaman motive ettiğim gibi ‘En iyisi sensin, bir kere yaptın, bir kez daha yapabilirsin’ diyerek dünya şampiyonasına en iyi şekilde hazırlandım ve emeklerimin sonucunu aldım.

– Şampiyon olmak kadar, şampiyon kalmak da zor mu?

Şampiyonluğa giden yol birçok mağlubiyetten ve tecrübeden geçiyor. Benim daha gerçekleştirmeyi planladığım çok şey var. Her şampiyona yeni bir hikâye, yeni bir serüven. Ben her maçıma ilk günkü heyecanla çıkıyorum.

– Hedefleriniz nedir? Birçok başarınız var zaten… Yetti hissi olmuyor mu?

Asla… Çünkü her zaman daha ileriye gidebileceğime ve kendimin en iyi versiyonu olabileceğime inanıyorum. Bunu sadece tatami (minder) üzerindeki performansım özelinde değil, aynı zamanda bir sporcu ve insan olarak söylüyorum. En büyük hedefim de tabii ki 2028’de gerçekleşecek Olimpiyat Oyunları. Kariyerimde eksik olan tek madalya o, umarım onu da alacağım.

‘Nezaket ve otokontrol…’

– Tekvando dışında neler yapıyorsunuz?

Kısıtlı boş zamanlarımda yeni sporcular, sporla büyüyen gençler yetiştirmek için çalışıyorum. Bir spor okulum var. Fırsat buldukça çocuklarla bir araya geliyorum, onlarla antrenman yapıyor ve tecrübelerimi aktarıyorum. Bu bana da çok iyi geliyor. O antrenmanlardan sonra daha çok çalışıp daha çok şey başarmak istiyorum.

– Bu spor size hayatın dışında ne öğretti?

Dışarıdan agresif bir branş gibi görünüyor. İnsanın kendini savunması üzerine bir spor tekvando. Ama bunu yaparken nezaketi, birlik duygusunu, sabrı ve otokontrolü elden bırakmama felsefesi var.

– Sizi örnek alan genç kızlara neler söylemek istersiniz?

Hayal kurmak başarıya giden yoldaki ilk ve en önemli adım bence. Bir insanı hayalleri ayakta tutuyor. Bazen hayal kırıklıkları da iyidir; sizi güçlendirir ve hikâyeyi güzelleştirir.

‘Spor bana gücün sadece bedenle ilgili olmadığını öğretti’

– Türkiye’de kadın sporcuların görünürlüğünü ve aldığı desteği yeterli buluyor musunuz?

Ülkemiz birçok branşta, birçok kadın sporcu yetiştirdi, yetiştiriyor. Son dünya tekvando şampiyonasında kadın takım olarak birinci olduk. Voleybol milli takımımız çok değerli başarılara imza atıyor. Son dünya şampiyonasında dünya ikincisi oldular. Boksörlerimiz Buse Naz Çakıroğlu ve Busenaz Sürmeneli var. Daha birçok örnek sayabilirim. Kadın sporcular olarak katıldığımız her şampiyonada, her müsabakada ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek amacıyla sahaya çıkıyoruz. Halkımızın desteği de doğru yolda olduğumuzun en güzel işaretlerinden biri bence. Gençlik ve Spor Bakanlığımız, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi ve federasyonlarımız da yanımızda.

– Kadın gücünün sporla birleştiği anları siz nasıl tanımlarsınız?

Bir kadın olarak sahaya çıktığım an, geçmişte kadınlara “Yapamazsın” diyen tüm seslerin üzerine kendi sesimi koyuyorum. Antrenmandaki yorulmuş kaslarım, pes etmeyen zihnim ve o son saniyede gelen cesaretim, hepsi, içimdeki gücün ne kadar derin olduğunu hatırlatıyor. Spor bana gücün sadece bedenle ilgili olmadığını öğretti. Kendine inanmanın, disiplinin, sabretmenin ve düştüğün yerden yeniden kalkmanın gücü… Yalnızca bir galibiyet ya da bir derece değil. Bu an, hayatın her alanında ‘varım’ deme cesaretine sahip olabilmenin, görünmez engelleri aşmanın ve kendi hikâyeni gururla yazmanın ta kendisi.